Ağustos 2006'da YouTube'a yüklenen ilk "eş cinsel olduğunu açıklama" (#ComingOut) videosundan bugüne çok şey değişti. Ancak bu videolar sadece üreten kişiye değil, izleyen herkes için ilham ve güç kaynağı olmaya devam ediyor. Pop yıldızlarından program sunucularına, güzellik blogu yayıncılarından sıradan kullanıcılara, şu ana dek 25.000'den fazla kişi YouTube'da kendi hikayesini anlattı.1
#ComingOut videoları, üreten ve izleyen herkes için farklı bir işlev görüyor. Amaç; diğer kişilerden cesaret alma, onlara yalnız olmadıklarını hissettirme ya da yalnızca bir gerçeği paylaşma olsa da bu videolardaki büyüyen artışın temelinde "hikayenin" gücünü görmek mümkün.
Pek çok üreticinin "eşcinsel olduğunu açıklama hikayesi" konulu videosu, kanalındaki tüm videolar arasında en çok izlenen videolardan biri oluyor. Bu yüzden çok sayıda beğenme, paylaşma ve yorum almasına şaşırmamak gerek. Ancak yüksek izleme sayısından arındırıldıktan sonra bile bu videolarda aynı kanaldaki diğer videolara göre 3 kat daha fazla etkileşim gerçekleştiğini görüyoruz.2
Peki bu videoları bu kadar etkili kılan şey ne? Kullanıcılar niçin bunları üretmeye, izlemeye ve paylaşmaya devam ediyor? Bu videolardaki değişimden markalar neler öğrenebilir?
Mesele sadece açıklamak değil. İzleyiciler bu sürecin hikayesini duymak istiyor
2018'de ise, kullanıcıların artık daha derin açıklama öyküleri beklediğini görüyoruz. Bu türdeki ilk videolar, kişilerin daha çok takipçileriyle bilgi paylaşması için bir fırsat olarak görülürken, yeni videoların karşılaşılan zorluklar, süreç, geleceğe dair endişeler ve umutlarla birlikte sevdiklerinin göstereceği tepkiler gibi unsurların yer aldığı hikayeye odaklandığını fark ediyoruz. Bu yıl en çok izlenen 10 eş cinsel olduğunu açıklama videosundan 6'sında anne, baba, kardeş veya başka bir aile üyesinin tepkisine yer veriliyor.3
Bu değişim, kendi hikayesini açıklama kavramında gerçekleşen büyük ölçekli değişimi yansıtıyor. Wired"da yayınlanan bir makaleye göre pek çok kişi eş cinsel olduğunu açıklamanın tek bir an değil, bir süreç olduğu görüşünde hem fikir. Yeni insanlarla tanıştıkça tekrar tekrar açıklamaları gerekebiliyor. Bu değişimin yansımasını videolarında görmek de bir bakıma mümkün. Pek çok içerik üreticisi için bu videolar kısa bir video yerine artık kitleleriyle kanallarında kurdukları daha yoğun bir diyaloğun bölümlerinden birine dönüşmüş durumda.
Eş cinsel olduğunu açıklama videoları tüm dünyaya ulaştı
Bu tür öykülere gelen talep okyanusları da aşmış durumda. Açıklama videoları ilk kez Kuzey Amerika'da ortaya çıkmış olsa günümüzde tüm dünyaya yayılmış bir olgu haline geldi. Bu yıl, bu videoların izlenme süresine göre en büyük 10 pazarından 6'sında İngilizce dışında bir dil konuşuluyor4. Artışın en yüksek olduğu ülkeler arasında Arjantin (2 yılda 7,3 kat artış), İtalya (3,7 kat artış) ve Güney Kore'yi (6,8 kat artış) görüyoruz.5
Ancak bu olguya gösterilen ilgi sadece yukarıdaki gibi görece gelişmiş ülkelerde büyümüyor. Google Arama verilerine baktığımızda "eş cinsel olduğunu açıklama" aramalarındaki en hızlı artışı kültürel önyargılar, yoğun dini değerler veya yasal engeller gibi nedenlerden dolayı en riskli olduğu yerlerde görüyoruz. Video ile anlatılan hikayelerin gücü işte tam bu noktada bir rol oynayabilir: Kendi hayatlarında görmedikleri destek, işitmedikleri kelimeler ve yaşamadıkları deneyimlerden alacakları ilhamla izleyicilere ulaşabilirsiniz.
Markalar için anlamı
Bu videolar, anlık bir haykırıştan ziyade bir süreç, bir hikaye olduğuna göre markalar bu kişilerin yanında oldukları mesajını verebilir. Onur haftasında LGBTQ topluluğuna destek verdiğinizi belirterek iyi bir başlangıç yapabileceğiniz gibi istikrarlı çalışma ve bağlılıkla desteğinizi sürdürerek oluşturabileceğiniz etkinin boyutunu göz önünde bulundurmanızı öneriyoruz.
Örneğin Wells Fargo, Standing Together kampanyasında güç, cesaret ve destek konulu bir video dizisi hazırladı. P&G ise sinematik hikaye anlatma şirketi Great Big Story ortaklığıyla hazırladığı The Words Matter: How Individuals Can Affect Change belgeseliyle şirketin farklılık politikasına cinsel yönelimlerin eklenmesiyle sonuçlanan uzun ve yeri geldiğinde karmaşık bir yolculuğu alışılmadık bir samimilikle ele alarak Fortune 500 şirketleri arasında bir ilke imza attı.
Bu konuda bir duruş sergilemek her marka için en uygun seçenek olmayabilir ancak kapsayıcı reklamcılığın önemini özellikle kendini LGBTQ olarak tanımlayan kişilerden aldığımız yanıtlarda görebiliyoruz. Bu tür mesajlar daha geniş kitlelerin de beğenisini kazanıyor: Ipsos'un araştırmasına göre ABD'deki gençlerin %61'i kendi önem verdikleri sorun ve konularda toplumsal bir tutum sergileyen markalara genel olarak daha olumlu yaklaştıklarını, %45'i de özellikle LGBTQ sorunlarıyla ilgili markalardan daha fazla haber almak istediklerini belirtti.6
Herkesin kendi hikayesini anlatma yolculuğu kendine özgü olsa da bu yolda atılan her adım değerli. Markalar, eşitliği ve kapsayıcılığı sadece LGBTQ topluluğunun önem verdiği günlerde değil, uzun vadede gündemde tutarak bu süreçte kendilerine yer edinebilir.